Pcsibozulanadam olarak sizi karşılamaktan onur duyarım efenim :D

3 Ocak 2013 Perşembe

anarşizm üzerine bir yazı



Teknik olarak her zaman ilerlemekteyiz. Aklınıza gelebilecek her konuda bu böyle. İlerle zaman. İlerle insan. İlerle bilgi. İlerle gerçek. İlerle bilim. Geriye giden bir şey bile ilerlemiş oluyor aslında. Aynaya baktığınızda gördüğünüz şeyin kendiniz olduğunu sandığınız zaman ise asıl yanlış ortaya çıkıyor. Çünkü siz hiçbir zaman göründüğünüz şey olmayacaksınız. Siz varlığın bir şekilde sembolize edilmiş halisiniz. Artık semboller dünyasında yaşıyoruz. Siz, sadece yaşamın ücra bir noktasında durmuş dünyaya bakmaya cesaret edemeyen küçük farelersiniz.Ev, iş. İş, ev. Gömlek, kravat. Onur, saygı. Amacınızı biliyor musunuz? Neden yaşadığınızı? Dünyaya gelirken bunu bilinçli bir şekilde istediniz mi gerçekten? O zaman yaşadığınız onca zamandan sonra, hep ileri, neden  bilinçliymiş gibi davranma zahmetine katlanıyorsunuz? Bilinç sizi dünya denen absürd komedi filminden uzak tutmayı başardı mı? Yoksa evrenin bilinçsiz olduğunu mu düşünmek zorundayız? Evren bize tüm sırlarını aslında açıyorda biz onu göremeyecek kadar batmış durumda mıyız?
Bilgi, ilerledikçe varlığıyla bizi sorulara boğmaktan başka bir işe yaramıyor. Ve cevapsız soruların bize kazandırdığı hiçbir şey yok. Bilgi dünyada ortadan kaldırılması gereken tek problem. Bilginin bir anlığına olmadığını düşünün, bu okuduğunuzun olmadığını, cinsiyetin olmadığını, dilin, dinin, milletlerin, sizi mutsuz eden, kan akıtmaya sebep olan her şeyin bir anlığına ortadan kaybolduğunu düşünün.
Şimdi, burası. O cahiliyet devrinin üzerinden milyon yıllar geçti. Nerede yaşıyoruz? Bakın etrafınıza. Ne yaptığınızı hatırlayın. Niye yaptığınızı hatırlayın. Birgün büyük sorulara hiçbir zaman cevap veremeyeceğinizi anladığınızda, yaptıklarınızın sadece bu anlamsızlığın içini doldurmak için yaptığınızı anlayacaksınız. Hayallerde  yaşıyorsunuz. Gerçek dışı şeyler, gerçeklerden daha güçlüdürler. Çünkü hiçbir şey hayallerinizde ki kadar kusursuz olamaz. Yaşadığımız dünya, semboller dünyası ve gerçeğe çok uzaktayız.
Ne kadar büyük bir çapta etki yaratabilirsiniz? Evrende bu kadar küçük bir noktayken, hissettiğimiz şeyler ne kadar büyük olabilir ki?
Mesela, duygularınızı bir düşünün. Hissettiğiniz bir şeyin çevrenizdeki etkilerini de düşünün ve söyleyin. Ne kadar büyük çapta etki gösterebiliyorsunuz? Anladığınızda, aslında duygunun sadece kendi içinizde yaşayabileceğiniz zımbırtıdan öte bir şey olmadığını farkedeceksiniz. Hayatınız boyunca bunu değiştiremeyeceksiniz, 1550’de yaşayan bir insan sizi hatırlamıyor, sizde 1550’de yaşayan bir insanı hatırlamıyorsunuz, yaşadığınız onca yılın ne kadar boş olduğunu şimdi kavrıyor musunuz? Varlığınızın hiçbir değeri yok. Siz tüm benliğinizle, burnunuzun içindeki kılla, dudağınızın yanındaki benle birlikte bir sembolden öteye gidemeyeceksiniz.
Dürüst bir uyarıcıya ihtiyacınız var, size gerçekleri fısıldayan bir şeye. Bir maceraya. Bir Kaos’a. Ama şimdi buraya dönüyoruz. Bakıyoruz, her şey parsellenmiş. Her şeye limit konmuş. Her şey sınıflara ayrılıyor. Hepiniz testlere tabi tutuluyor ve fişleniyorsunuz. Düşündükleriniz, yaptıklarınız… hepsinin kaydı tutuluyor.
Kaos’a yer yok.
Maceraya yer yok.
Düzen size mutluluk vermez. Düzen sizi evrenin kölesi yapar. Ve bizler, kölelerden oluşan bir jenerasyon yetiştiriyoruz. Çocuklarımıza çaresiz olmayı öğretiyoruz.
Kaos olmadığı sürece asla huzurlu olamayacağız.
Her şey berbat bir hal almadıkça, yoluna da girmeyecek.
Yaşadığımız dünya, semboller dünyası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder