Pcsibozulanadam olarak sizi karşılamaktan onur duyarım efenim :D

2 Ocak 2013 Çarşamba

BİRİ BENİ SİKLESİN...

Üzerinden bir yıl geçti ama ben hâlâ 2012’in Ocak ayında kaldım. Ocak’tan Nisan’a kadar geçen bir süreç, bir gencin lise son sınıf hikâyesi… Hayatım boyunca uzun ilişkilerin adamı olmadığımı düşündüm. Bu durumdan rahatsızlık duymadım değil. Sınırım nedir bir ilişkim en fazla ne kadar sürebilir diye bir ilişkiye başlamış bulundum. Bu deney sonucunda gördüm ki 8 ay kadar sürebilirmiş. Sizlere bu 8 aylık süreci anlatmayı düşünmüyorum. Özel diye bir şey var amına koyayım. İlişkimin son demleri 2011’in Aralık ayına denk geldi. Hiçbir kızın, erkeğin ayrılma talebini olgun karşılamadığı gibi partnerim de üzerine düşeni yaptı. Sonuç olarak yılbaşına yalnız girdim. Üç arkadaşımla birlikte, ben daha çok üç sap diyorum. Yedik içtik biralarımızı yudumladık. Sıra geldi dünyadaki kardeşlerimizle tanışıp kaynaşmaya. Omegle isimli internet sitesinde, bilmeyenler varsa görüntülü chat sitesi, Texas’a kadar uzanan kız gruplarıyla görüştük. Abazalığımızı tatmin edeceğiz ya kızlara İtalyan ayağı çekiyoruz. Türk olduğumuzu duyanlar direk kapatıyor çünkü. Artık Türk Milleti olarak nasıl bir izlenim uyandırıyorsak? Aradan birkaç gün geçti, lise son sınıf iki kız arkadaşımla benim yalnız kaldığım dönem denk geldi. Artık beş sap olarak gezebilirdik. İki kız üç erkek. Nereye kadar sap kalınabilirse tabi. Diğer iki erkek başka lisede okudukları için kızların yanında sürekli ben vardım. Kızlarla aynı sınıftaydım ve aynı hastanede staj yapıyordum. Benim nasıl bir kişiliğim varsa, bilmiyorum artık, kimle takılsam o bana benziyor. Benden beter oluyor diyebilirim. Kızlarda bir süre sonra öyle oldular. Küfürler, panpalı konuşmalar hatta geğirmeler bile. Çok iyi hatırlarım, öğle araları BİM’e gidilir. Genellikle şunlar alınır: - 2,5 lt Le Cola - 3 ya da 4 çarşı ekmeği - Acılı ezme, rus salatası ya da krem peynir - 2 büyük boy cips Aşağı yukarı böyle şeylerdi. Pet bardak almazdık çünkü hastaneden çalardım. Hastanede olduğum günler yemekhanede tepsiyi doldururken önce 4-5 tane bardak çekip cebime koyardım sonra da tepsiye koymak için 3 tane falan alırdım. Pet bardak sıkıntımız yoktu. BİM’den aldıklarımızla “Biz fakiriz” diye bağırarak okula gelir sınıfa çıkardık. Masalar birleştirilir ve sofra hazırlanırdı. Masanın üzerini temizlemek hem zor olur hem de ekmek koyacak kadar temiz değildir diye gazete yayardık. Tabi benim gibi birinin olduğu okulda gazeteye para vermek aptallık olurdu. Sabahları okulun abone olduğu Zaman gazetesi okulun kapısına sıkıştırılırdı. Tabi ben de bir boşluk bulup gazeteyi çalar sınıfa çıkardım. “Günah lan bir de Zaman gazetesini çalıyor ya” diyen arkadaşlarım oldu. Bunların yanında “Oğlum alın, sus geçirmiyormuş bu.” diyen Kamiller de vardı. Öğle arası tıka basa yenir içilir son kez bardaklara kola koyulur ve kolasını alan tahtanın önüne gider ve beni beklerdi. Ellerinde kola bardaklarıyla bekleyen arkadaşlarımla bir yuvarlak oluşturulurdu. Ben herkesin hazır olduğunu anladığımda geleneksel cümlemi kurardım. “Dibini görmeyen anasının….” Cümlemi kesmek için bekleyen iki namus bekçisi: “Hoop! Şişşt. Sus lan.” Başka biri görevi benden alır ve üçten geriye sayardı. Üçten bire gelirken kolayı içmeye başlamış olurdu. Kolalar dikilir ve ilk bitiren bardağı yere atarak birinciliğini gözümüze sokardı. Bu durumda kolayı son bitirene gülünür sonra hep bir ağızdan geğirilirdi. Böylesine iğrenç bir geleneği içimizdeki iki kızla yapıyor olmamız ayrı bir iğrençlikti zaten. Kızlar gittikçe bana benzedi. Yanımda çok rahatlardı. Uzun boylu olanla Haydar Dümen Best of 3’ü okumuşluğum var. Küfür etmek serbest olduğu için ortamda beni takan olmazsa rahatça bağırırdım. “Biri beni siklesin!” Kızlardan şişman, kısa boylu olan Tuğba KUŞ. Soyadıyla dalga geçmeden duramazdık. Okulda dersimizin boş olduğu bir gün şişe çevirmece oynuyoruz. İçimizde Elif diye bir kız daha var. Şişe Elif’e geldi. Elif mecburiyetlik dedi. Elif’i karşı sınıfa gönderdik. Sınıfta ders işleniyor. Öğretmenin göremeyeceği şekilde biz koridorda bekliyoruz Elif de kapının önünde. Elif ona bakan gözlere karşı konuştu. “Kusura bakmayın hocam, dersinizi böldüm. Tuğba KUŞ burada mı?” Öğretmen sınıftakilere bakarak Tuğba’yı sordu. Sınıftakilerden bir kaçı olmadığını söylediler. İki tanesi de başka sınıfta olduğunu söyledi. Gözler Elif’te. “Uçmuş herhalde.” Sonrası sınıftakilerin ve koridordakilerin büyük kahkahası. Hikâyeyi fazla uzatma yanlısı değilim sadece kızların gözünüzde canlansın istedim. Günlerden 31 Mart 2012. YGS’den bir gün önce sınav yerlerimizi görmek için şehrimizdeki üniversiteye gitmeye karar verdik. İki erkek arkadaşım; Emre ve Suat. İki kız arkadaşım; Begüm ve Tuğba. Uzun boylu olan Begüm. Begüm’ün arkadaşı Didem; benim yeni sevgilim. Toplamda altı kişi olarak kampüse gittik. Kampüste liseliler! Didemle el ele geziyorum. Sigaralarımızı içiyoruz. Abuk sabuk fotoğraflar çekiniyoruz. Sınav yerlerimize bakıp geri dönmeye karar verdik. Baktık. Geri dönerken Tuğba’dan bir ses yükseldi. Siklenmeyen olarak bağırdı. Şaşırmış olacak yanlış söyledi. “Biri beni siksin!” Uzakta başkaları var ve duyup sikmeye aday olabilecekleri için baktılar. Bizim grupta herkes yere yatarak güldü. Götümüzle güldük. Sadece Suat tereddüt etmedi. Suat nefes alan her kızı güzel görebildiği için Tuğba’nın iticiliği onu durdurmadı. Tuğba’nın isteğini karşılayacağını belirtmek için elini kaldırdı ve konuştu. “BEN!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder